SAÜ AFET YÖNETİMİ: DERE HAVZALARI İMARA KAPATILMALI

0
1300

Sakarya Üniversitesi Afet Yönetim Uygulama ve Araştırma Merkezi tarafından 29-30 Eylül tarihlerinde Sapanca’da yaşanan sel felaketinin yaşandığı bölgede inceleme yapıldı.

Sakarya Üniversitesi Afet Yönetim Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürlüğü Taşkın Afet
Yönetimi İhtisas Grubu üyeleri Prof. Dr. Murat Utkucu, Doç. Dr. Emrah Doğan, Yrd. Doç. Dr. Osman Sönmez, Güney Sapanca Havzasında 29-30 Eylül 2015 tarihleri arasında meydana
gelen taşkınların sebeplerini araştırmak ve taşkın sonrası durumun değerlendirmesini yapmak bölgede incelemelerde bulundu. Yapılan incelemeler sonucu hazırlanan rapor’da yaşanan taşkınların nedenleri ve alınması gereken tedbirlere yer verildi.
HIZLI KENTLEŞME
Merkez yetkililerinin bölgede yaptıkları incelemede, Sapanca havzası; Akdeniz ile Karadeniz iklimleri etkisi altında bulunan bir geçiş iklimi etkisinde olduğu bu nedenle yağış miktarını yüksek olduğu belirtildi. Sapanca bölgesinde son yıllarda hızlı bir kentleşme ve nüfus artışı ile karşı karşıya kaldı vurgulanan raporda İstanbul ve çevre illere yakın olmasından dolayı, havza içi ve civarı yerleşim alanlarında son 10 yılda nüfus %15 civarında artmış, nüfus artışına bağlı olarak havzada yapılaşma, kentleşme ve sanayileşme de artmıştır. Oldukça hızlı seyreden bu artışın neticesi olarak, havza içindeki ormanlık araziler doğal özellikleri yitirmeye başladığı ifade edildi
YEŞİL ALANLAR
Raporda  son 20 yılda şehirleşme ve sanayileşmenin uydu görüntülerinden yola çıkarak hızla arttığı belirtilirken, bölgede yeşil arazinin de ise bu süre içinde yüzde 7.2 oranında azalma olduğu gözlendi. Merkez görevlileri tarafından yapılan  incelemelerde, yüksek oranda yeşil bitki örtüsünün hakim olduğu alanlarda değişimin asıl nedeni ormanlık alanların tahrip edilerek şehirleşme ve sanayileşmede artış yaşandığı, buna ilaveten tarım alanlarının ikinci konut yapımı için yerleşim alanlarına dönüştürüldüğü dikkatler kaçmadı. Öte yandan rapora göre yapılaşma ve kentleşmenin Kurtköy, Mahmudiye, İstanbuldere, Sarp ve Yanık Derelerinde olduğu vurgulandı.

RİSK NEDENLERİ
Sakarya Üniversitesi Afet Yönetim Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürlüğü yetkililerinin hazırladığı raporun sonuç  bölümünde ise şu ifadelere yer verildi: Sapanca Gölü’nü besleyen dereler arazi eğimi ve debiler açısından vahşi dere (büyük-dik eğimli dere) niteliğindedir. Dere havzalarında konut alanları, tarım arazileri, su şişeleme tesisleri ve balık üretim tesislerine yoğun bir şekilde bulunmaktadır. Dereler üzerindeki yanlış köprü, menfez uygulamaları da dere kesitlerini daraltmıştır. 29-30 Eylül 2015 tarihleri arasında Kısa sürede meydana gelen şiddetli yağış, yerleşim yerleri içinden geçen dere yataklarında tekniğe aykırı yanlış düzenleme yaparak dere akış kesitinin daraltılması, dere yatağına tekniğine aykırı köprü, menfezler, enine yapıların yapılması, dere yatağına balık çiftliklerinin kurulması, dere yatağına bent ve dolgu yapılması, dere yatağına kanalizasyon şebekesi döşenmesi, dere yataklarında tabii olarak büyüyen ağaç ve çalıların yatak kapasitesini daraltması, havzadaki orman alanlarının tahribatı Sapanca Gölü güneyindeki derelerde meydana gelen taşkınların nedenleri olarak sıralanabilir” denildi.
AKIŞ DENGESİ
Öte yandan raporun sonuç bölümünün devamında derelerdeki köprülerin ayaklarında moloz, kütük, dal parçaları biriktiğinden köprülerin açıklıkları daralmış ve köprüler deredeki suyu bir baraj gibi kabartarak derelerin kenarlarındaki arazilere taşmasında etkili olduğu  vurgulandı.
Dere yataklarına yapılan yapılarında taşkınları tetiklediği belirtilen raporda, “Sapanca Gölü Havzası’nda yapılaşmanın artması ve buna bağlı olarak kentleşmenin artmasıyla birlikte derelerdeki akış dengesi bozulmuş, beton-asfalt-parke yolların ve binaların artmasına bağlı olarak bu bölgelerde geçirimsizlik artmıştır. Dolayısıyla taşkın günlerinde havzaya aşırı yağan yağmurun büyük bir kısmı yüzey altı ve yeraltına sızamadan yüzeysel akışa geçerek derelere hızlı bir şekilde ulaşmış ve çok kısa sürede büyük taşkınların olmasına neden olmuştur” denildi.
ALINACAK TEDBİRLER
Hazırlanan raporun son bölümünde ise bu durumların önüne geçilebilmesi için alınacak tedbirlerde yer aldı. Öncelikle akarsu yataklarının tekniğine uygun olarak düzenlenmesi gerektiği belirtilen raporda, “ Bu tür felaketlerin önlenmesi için, derelerin ıslah edilmesi ve kesitlerinin genişletilmesi, taşkın kontrol setleri ve/veya barajları, duvarları ve derivasyon kanalları, yağmur suyu drenaj sistemleri inşa edilmesi, taşkın yatağında bulunan binaların risk, cins ve önem durumunun belirlenerek riskli yapıların kentsel dönüşüm çerçevesinde yıkılması ve taşınması gerekmektedir. Bu derelerin taşkın haritaları oluşturulmalı ve olası taşkın risklerinin yönetilebilmesi için senaryolar üretilmelidir. Ayrıca bu bölgede zorunlu taşkın sigortası uygulaması başlatılmalıdır. Bununla birlikte derelerin havzaları imara açılmamalı ve buralarda yapılaşmanın önüne geçilmelidir” denildi.